OBEZİTE
Alıntılandığı kaynak: Eren MA.Obezite. İn Ersoy C (ed). Klinik Pratikte Endokrinolojik ve Metabolik Hastalıklara Yaklaşım. Bursa Tabip Odası Sürekli Tıp Eğitimi Kitabı. Bursa Tabip Odası Yayınları, Bursa 2021;561-573
Prof Dr. Mehmet Ali EREN
Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı
Özet
Sağlığı bozabilecek anormal veya aşırı yağ birikimi şeklinde tariflenen obezite yaygın bir halk sağlığı problemidir. Her yaşta görülebilen obezite, genetik, humoral ve çevresel faktörlerin bir arada bulunması ile ortaya çıkmaktadır. Obezite tanısı kilonun boyun karesine bölünmesi ile elde edilen beden kitle indeksi kullanılarak yapılmaktadır. Belirli koşullarda, bel çevresinin ölçülmesi de tanıya yardımcı olmaktadır. Hasta değerlendirilirken beslenme ve fiziksel aktivite durumu, yeme bozuklukları, altta yatan veya eşlik eden hormonal, metabolik, kardiyovasküler veya diğer hastalıklar sorgulanmalı ve fizik muayenede bu durumlara ait özellikler araştırılmalıdır. Yine laboratuvar tetkikleri ile muhtemel nedenler ve eşlik eden durumlar araştırılmalıdır. Obezitenin tedavisinde ilk olarak uygun yaşam tarzı değişiklikleri yapılmalı ve diyet ve egzersiz önerileri ile hasta takip edilmelidir. Belirli koşullarda farmakolojik tedavi uygulanmalı, takiplerde kilo hedefine ulaşılamayan seçilmiş hastalara ise cerrahi tedavi uygulanmalıdır. Obezitede nihai hedef ideal kiloya ulaşmak olsa da %10’luk bir kilo kaybı sağlanması bile çoğu zaman birçok komplikasyonu önlemektedir. Ancak obezitede tek problemin kilo olmadığı bilinmeli, mevcut komplikasyonlar düzeltilmeye çalışılmalı, olası riskler bertaraf edilmeli ve kilo kontrolü için ömür boyu sürecek bir yaşam stili ve bunu sağlamak için motivasyon gerektiği unutulmamalıdır.
Anahtar kelimeler: Obezite, beden kitle indeksi, bel çevresi, yaşam tazı değişikliği, diyet, fiziksel aktivite
Abstract
Obesity is defined as abnormal or excessive fat accumulation that can impair health and is a common public health problem. Obesity can be seen at any age and occurs as a result of the coexistence of genetic, humoral and environmental factors. The diagnosis of obesity is made using the body mass index obtained by dividing the weight by the height square. Measurement of waist circumference also helps diagnosis under certain conditions. Nutritional and physical activity status, eating disorders, underlying or accompanying hormonal, metabolic, cardiovascular or other diseases should be questioned, and the features of these conditions should be investigated in physical examination. Furthermore, possible causes and accompanying conditions should be investigated by laboratory tests. In the treatment of obesity, first of all, healthy lifestyle changes should be recommended and the patient should be followed up with diet and exercise recommendations. Pharmacological treatment should be applied under certain conditions; afterwards surgical treatment should be applied to selected patients whose weight target cannot be reached during follow-up. Although the absolute goal in obesity is to reach the ideal weight, even a weight loss of 10% prevents most complications. It should be known that weight is not the only problem in obesity, the accompanying complications should be corrected, possible risks should be eliminated, and it should not be forgotten that patients should be motivated to lifelong lifestyle changes for weight control.
Keywords: Obesity, body mass index, waist circumference, lifestyle change, diet, physical activity
*Giriş:
Hipokrat: “Şişmanlık sadece tek başına bir hastalık değil, başka hastalıkların da habercisidir”
Obezite en geniş tanımıyla sağlığı bozabilecek anormal veya aşırı yağ birikimidir (1). Obezite sıklığı 1975 yılına göre 3 katına çıkmıştır ve 2016 yılı itibariyle dünya genelinde 18 yaş ve üstü yetişkinlerin % 39’u fazla kilolu ve % 13’ünün obez olduğu hesap edilmiştir (1). Sosyal, kültürel ve ekonomik duruma göre bu sıklık ülkeden ülkeye de değişmektedir. 2015 yılı itibariyle sadece OECD ülkeleri dikkate alındığında yetişkinlerde ortalama obezite sıklığı % 19,5 bulunmuştur (2). Yine bu veriye göre Japonya’da < %6 ile Amerika Birleşik Devletleri’nde > %30 arasında sıklığın değiştiği gösterilmiştir (2). Türkiye’de ise TÜİK’in 2019 Türkiye Sağlık Araştırması verilerine göre 15 yaş ve üstü nüfus göz önüne alındığında obez bireylerin oranı 2016 yılında %19,6 iken, 2019 yılında %21,1 bulunmuştur (3). Obezite herhangi bir yaşta ortaya çıkabilmektedir. Puberte döneminde obez olanların erişkin hayatında ileri derece obez olma ihtimalleri yüksektir (4). Buna rağmen çoğu vakada obezite erişkin yaş döneminde ortaya çıkmaktadır (5). Kadın ve erkeklerde değişik durumlara bağlı olarak obezite gelişme riski artmaktadır. Kadınlarda yaşanmış gebelikler ve menapoz dönemi kilo artışı ile ilişkilidir (6,7). Erkeklerde ise üçüncü dekattan altıncı dekata kadar ki süre de yaş artıkça kilo da artmaktadır (5). İştah ve metabolizmayı kontrol eden genlerdeki mutasyonlar obeziteye yol açabilmektedir. İnsan genomunda 127 farklı bölgenin obezite ile ilişkili olabileceği gösterilmiştir (8). Tek bir genin mutasyonuna bağlı monojenik obezite formları nadir olarak görülür ve sendromik olan ve sendromik olmayan şeklinde ortaya çıkabilir (9). Tek bir gen mutasyonunun homozigot formları ile ilişkili 200’den fazla insan obezitesi türü vardır (9). Yalnız başına genetik mutasyonlardan ziyade, gen-çevre etkileşimleri ve epigenetik değişiklikler (DNA dizilerinde modifikasyonlar olmaksızın gen fonksiyonundaki kalıtsal değişiklik) metabolik bozukluklara ve obeziteye yol açabilmektedirler (8). Genetik, humoral ve çevresel faktörlerin bir arada bulunması, hastalığın ortaya çıkmasındaki patolojik mekanizmadır. Fizyolojik olarak enerji dengesinin sağlanması çok basit olarak enerji alımını ve enerji tüketimini kontrol etmek ile mümkündür. Enerjinin gerekenden fazla alındığı ve/veya fiziksel aktivitenin azaldığı durumlarda kilo artışı meydana gelmektedir. Yeterli besinin bulunduğu bir ortamda besin alınımının kontrolü hipotalamus (iştah kontrolü için kilit bir merkez konumundadır) ve beynin bazı belli bölgeleri ile periferik bölgeler arasındaki etkileşim sayesinde sağlanabilmektedir (10). Bazomedial hipotalamus, hem kısa hem de uzun vadede besin tedarikindeki eksiklikleri tespit etmekte ve bunları davranışa çevirmektir. Bu amaçla bağırsağın beslenme durumunu yansıtan sinir sinyallerine ek olarak leptin, ghrelin, insülin ve glukoz gibi dolaşımdaki metabolitlere ve enerji mevcudiyetini gösteren hormonlara duyarlı farklı nöron grupları mevcuttur (11). Tüm bunların dışında yiyecek ile karşılaşıldığı anda görsel, işitsel ve kokusal uyaranlarda beynin çeşitli bölgelerini etkileyerek davranışsal olarak enerji alımını etkilemektedir (12). Diğer yandan enerji dengesi için enerjinin harcanma miktarı da önemlidir. Ancak şunu da unutmamak gerekir; enerji harcaması artarken doğal olarak enerji alımı da artacaktır (13). Bu nedenle kilo kontrolü için, enerji alımını kısıtlamayıp sadece enerji harcamasına yönelik stratejiler başarılı olamayacaktır (13). Ancak şu var ki, bu yöntemle kilo kontrolü sağlanamasa bile fiziksel aktivitenin artması kardiyovasküler ve mental sağlık açısından olumlu sonuçlara yol açacaktır (14, 15). Ayrıca aşağıda sayılan bir takım hormonal, medikal ve davranışsal bozukluklar obeziteye yol açabilmektedir (16):
- Cushing sendromu, hipotiroidizm, polikistik over sendromu ve büyüme hormonu eksikliği gibi hormonal bozukluklar
- Antipsikotik, antiepileptik, antidepresan ve antidiyabetik (özellikle sülfonilüre ve insülin) ilaç kullanımı
- Sigarayı bırakmak
- Uyku bozuklukları
- Düşük sosyo-ekonomik durum
*Tanı: Obezitenin kendine özgü belirti ve bulguları yoktur. Hastalarda daha çok eşlik eden komplikasyonlara bağlı şikayetler görülebilir. Epidemik boyuta ulaşan ve kronik bir halk sağlığı problemi olan obezitenin tanısı için çeşitli metotlar kullanılarak her bireyin taranması gerekmektedir. Bu amaçla en sık kilo ve boy ölçülerek kilonun (kg) boyun karesine (m2 ) bölünmesi ile elde edilen beden kitle indeksi (BKİ) (kg/m2 ) değeri kullanılmaktadır (17). BKİ (kg/m2 ) oranına göre ise şöyle sınıflandırılmaktadır:
- BKİ <18.50 ise zayıf
- BKİ= 18.50 – 24.99 ise normal kilolu
- BKİ= 25.00 – 29.99 ise fazla kilolu
- BKİ ≥30.00 ise obez
- BKİ= 30.00 – 34.99 ise hafif obez
- BKİ= 35.00 – 39.99 ise orta derecede obez
- BKİ=40.00 – 49.99 ise morbid obez
- BKİ ≥50.00 ise süper obez
Hali hazırda obezite tanısı için kullanılan en sık yöntem BKİ’yi ölçmek olmasına karşın, bu yöntemin özellikle fazla kilolu ve hafif obezlerde yağlanmayı tespitinde bir takım eksiklikleri mevcuttur. Bu nedenle BKİ 25 ile 35 kg/ m2 arasında olanlarda bel çevresi ölçümü yapılması önerilmektedir (18). Bel çevresi ölçümü bu grup kilolu ve obezlerde mortalite ve morbidite açısından BKİ’den bağımsız olarak ek bilgiler vermektedir (19). Türk popülasyonunda bel çevresi için önerilen değerler tablo 1’de özetlenmiştir (18). Bel çevresinde azalma sağlanması ve istenilen değere ulaşılması, obeziteye bağlı olumsuz sağlık risklerini azaltmak için kritik öneme sahip bir tedavi hedefi olarak kullanılabilir (19).
Obezite tanısı konulan bireylerde ilk önce şikayetleri, obezite öyküsü, beslenme alışkanlıkları, sosyo-kültürel durumu, mental sağlığı ve uyku düzenini kapsayan psikolojik durumu, fiziksel aktivite, alışkanlıkları, obeziteye yol açabilecek ilaç kullanımı, aile öyküsü ve obeziteye bağlı gelişebilecek komplikasyonların ve hastalıkların sorgulanmasını içeren detaylı anamnez alınmalıdır (18). Genelde obezite tek başına spesifik bir belirti ve bulguya neden olmamasına karşın eşlik eden hastalıklara bağlı hastanın şikayeti olabilmektedir. Bu şikayetlerin öğrenilmesi olası komplikasyonları ortaya koyabilmek için önemlidir. Obezitenin ne zaman başladığı ve çocukluk, gençlik, evlilik, doğum yapma ve menopoz dönemi gibi kilo artışı ile ilgili olabilecek durumlar sorgulanmalıdır.
Tablo 1. Kadın ve erkek cinsiyette bel çevresi sınırları
Kadın | Erkek | |
Fazla kilolu | >80 | >90 |
Obez | >90 | >100 |
Bireyin daha önce kilo vermek için yaptığı deneyimler öğrenilmelidir. Beslenme alışkanlıkları sorgulanırken yeme zamanları ve sıklığı, yenilen besinlerin içerikleri, gıdalara ne kadar kolay ulaşabildiği, yemek yeme kültürü (evin hangi bölümünde, ailece mi, tek mi, genelde evde mi, dışarıda mı yemek yediği, ne tür yemekler tercih edildiği, sofrada kalış süresi) öğrenilmelidir. Yaş, cins, medeni durum, meslek, yaşadığı ortam ve coğrafi bölge (köy, şehir vb.), beslenme şeklini etkileyebilecek ekonomik durum sorgulanmalıdır. Tıkanırcasına yeme bozukluğu, bulimia nervoza ve gece yeme sendromu gibi yeme davranış bozukluklarının varlığı sorgulanmalıdır. Bu durumların varlığı halinde eğer düzeltilmez ise obezitenin düzeltilmesi mümkün olmamaktadır. Yine başta major depresyon olmak üzere duygu durum bozuklukları ve uyku bozuklukları da obez hastalarda sık görülebildiği için öyküde araştırılmalıdır. Hastanın düzenli egzersiz yapıp yapmadığı, yapıyor ise ne sıklıkta ve ne yoğunlukta egzersiz yaptığı ve egzersizi keyif alarak mı yoksa bir zorunluluk olarak mı gerçekleştirdiği öğrenilmelidir. Sigara, alkol alımı, madde bağımlılığı ve kilo artışına yol açabilecek ilaç kullanımı sorgulanmalıdır. Obez aile bireyleri araştırılmalıdır, ailede obez bireylerin varlığı beslenme alışkanlığı ile ilişkili olabileceği gibi genetik bozuklukları da düşündürebilir. Son olarak obeziteye eşlik edebilecek olan diyabet, hipertansiyon, dislipidemi, kardiyovasküler hastalıklar, yağlı karaciğer hastalıkları, polikistik over sendromu, obstruktif uyku apne sendromu, osteoartrit, gastroözafagiyal reflü, safra kesesi taşı, pankreatit gibi hastalıklar açısından sorgulama yapılmalıdır.
Obez hastaların değerlendirilmesinde sonraki aşama fizik muayene olmalıdır. Fakat bunun için ilk şart özellikle ileri derece obezitesi olanların değerlendirilebileceği uygun ortam ve ekipmanın olmasıdır. Hastanın kilosunun ölçülebildiği bir tartı aleti (gerekirse tekerlekli sandalye ile çıkılabilen), uygun bir sedye veya muayene masası bulunması, uygun ebatlı manşon bulunması hastanın değerlendirilebilmesini sağlar. Fizik muayenede boy, kilo, bel çevresi, kan basıncı ve dakikada nabız sayısı ölçülmelidir. Ayrıca eşlik edebilecek hastalıklara ait fizik muayene bulgularının varlığı dikkatle aranmalıdır (18, 20). Obezitenin ayırıcı tanısında gebelik, hipotiroidizm, Cushing sendromu, erkek hipogonadizmi ve büyüme hormonu eksikliği akılda tutulmalıdır. Bu durumların varlığı anamnez ve fizik muayene ile araştırılmalı ve gerektiğinde laboratuvar testleri ile ekarte edilmelidir (18). Laboratuvarda açlık kan şekeri, lipid profili, karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri ve TSH ve sT4’ü içeren tiroid testleri herkese rutin istenmelidir (20). Gerektiği durumlarda ise aşağıdaki testlerin istemesi gerekmektedir (18, 20):
- Oral glukoz tolerans testi
- Cushing sendromu şüphesi varsa 1 mg deksametazon süpresyon testi
- Oligomenore/amenore ve/veya hirsuitizm varlığında gebelik testi ve polikistik over sendromu açısından androjenler
- Hipogonadizm şüphesi varsa LH, FSH ve testosteron
- Büyüme hormonu eksikliği düşünülüyorsa IGF-1 düzeyi
- Kardiyovasküler risk analizi için hs-CRP ve EKG
- Uyku-apne sendromu şüphesi varsa uyku testleri
- Şüphe durumunda kanser, osteoartrit, gut ve yağlı karaciğer hastalığı gibi komplikasyonların varlığını araştırmak için diğer laboratuvar yöntemleri
*Tedavi: Obezite tedavinin amacı, komplikasyonları önlemek ve mümkünse düzeltmek ve yaşam kalitesini iyileştirmektir.
Obezite tedavisi yaşam tarzı değişiklikleri (YTD), medikal ve cerrahi tedaviler olmak üzere 3 başlık altında incelenebilir. Anlamlı bir kilo kaybı (toplam vücut ağırlığının %5-10’u) için uygun bir kalori kısıtlı diyet, egzersiz programı ve hasta motivasyonunu içeren YTD tedavinin ilk, en önemli ve olmazsa olmaz parçasıdır. YTD ait stratejiler bireysel veya grup seansı şeklinde anlatılıp takip edilebilir. Diyet tedavisinde total alınan kalorinin kısıtlanması amaçlanır. Yağ, protein ve karbonhidrattan oluşan makrobesinlerin hangi oranda olacağı damak zevki ve yemek kültürünü içeren kişisel özelliklere ve eşlik eden hastalıklara göre değişir (21). Kilo yönetimi için haftada en az 150 dakika ve her seans en az 30 dakika olacak şekilde orta yoğunlukta egzersiz önerilmelidir (18, 22). YTD önerilirken pratik, ulaşılabilir ve hedefe yönelik olması gerektiği unutulmamalıdır. Kendini izlemeyi (takip etmeyi) teşvik etmek, davranış değişikliğini kolaylaştırmak için etkili stratejilerden biridir (23). Ayrıca bu stratejilerin kilo kontrolünün ötesinde metabolik sendromun diğer komponentleri üzerine de olumlu etkilere yol açtığını unutmamak gerekir (21). YTD değişikliğine rağmen kilo kontrolü sağlanamayan ve BKİ ≥30 kg/m2 olanlar ile BKİ ≥27 kg/m2 olup Tip 2 DM, koroner arter hastalığı, serebrovasküler hastalık, hipertansiyon, dislipidemi, uyku apnesi gibi bir obezite ilişkili bir hastalığın eşlik ettiği bireylerde farmakolojik tedavi düşünülmelidir (18,24).
Farmakoterapi için kullanılan ilaçlar şöyle sıralanabilir (10,18,21),
(Tablo 2): • Orlistat: Günümüzde kullanılan antiobezite ajanları içinde sadece periferik etkili olan tek ajandır. Potent bir gastrik ve pankreatik lipaz inhibitörüdür. Randomize kontrollü çalışmalar ile 2 yılda plaseboya oranla anlamlı ve daha fazla kilo kaybına yol açtığı bildirilmiştir (25). İyi bir güvenlik profiline rağmen, yağlı dışkılama ve lekelenme, şişkinlik ve acil dışkı ihtiyacı gibi gastrointestinal yan etkileri nedeniyle orlistatın kullanımı sınırlıdır.
- Liraglutide: Glukagon benzeri peptid-1 (GLP-1) reseptör agonistidir. Liraglutide, 1.8 mg dozunda tip 2 diabetes mellitus tedavisi için kullanılmakta olup, günlük 3.0 mg’lık subkutan uygulanan dozda obezite tedavisi için onay almıştır. Liraglutide, hem mide boşalmasını hem de glukagon sekresyonunu inhibe eder ve hipotalamusun arkuat çekirdeğindeki GLP-1 reseptörlerini uyararak iştahı azaltır (21). 1 yıllık kullanımda ortalama %5 kilo kaybına neden olmaktadır (26, 27). Yan etki olarak en sık genelde birkaç hafta içinde düzelen bulantı ve kusma görülmektedir. Ayrıca abdominal ağrı ve dispepsi, ishal veya kabızlık, halsizlik, başağrısı ve nadiren akut pankreatit görülebilir.
- Lorkaserin: İştah azalmasına neden olan selektif serotonin tip 2C reseptör agonistidir. 1 yıllık kullanımda %3-3.5’luk bir kilo kaybı sağlamaktadır (28-30). Başlıca yan etkileri, bulanık görme, baş dönmesi, uyku hali, baş ağrısı, gastrointestinal rahatsızlık ve mide bulantısıdır.
- Fentermin/topiramat: Fentermin norepinefrin salınımını artıran santral etkili sempatomimetik bir amin, topiramat ise antikonvülzan olarak kullanılan bir fruktoz monosakkariddir. Bu ikisinin kombinasyon şeklinde kullanılması birinci yıl sonunda yaklaşık %9 kilo kaybı sağladığı bildirilmiştir (31,32). En sık görülen yan etki parestezi olup, ayrıca baş dönmesi, uykusuzluk, tat bozukluğu, kabızlık ve ağız kuruluğu da görülebilmektedir
- Naltrekson/ bupropion: Sırasıyla bir opioid antagonisti ve dopamin ve norepinefrinin seçici olmayan geri alım inhibitörü olan bir kombinasyondur. Bir yıllık kullanımda % 4 ila 5 arası kilo kaybına neden olduğu gösterilmiştir (33-35). En sık yan etki bulantı olup, kusma, baş ağrısı, baş dönmesi, uykusuzluk, ağız kuruluğu ve ishal de eşlik edebilmektedir. Obezite tedavisinde uygulanan YTD ve farmakoterapi ile %10-15’lik bir kilo kaybı sağlanabilmektedir. Bu derece kilo kaybı ile aslında birçok komplikasyonun gelişimi engellenebilmektedir. Ancak bu tedaviler ile istenilen kilo hedefine ulaşılmadığında veya daha fazla kilo kaybı istendiği durumlarda gündeme cerrahi tedavi yöntemleri gelmektedir.
Obeziteyi tedavi etmek için kullanılan cerrahi yöntemler genel olarak bariatrik cerrahi (BC) olarak isimlendirilmektedir. BKİ ≥ 40 kg/m2 olması veya BKİ ≥ 35 kg/m2 olup obezite ile ilişkili tip 2 DM, hipertansiyon dislipidemi, uyku-apne sendromu gibi en az 1 komorbiditenin eşlik ettiği durumlarda BC uygulanabilmektedir. BC’ye karar vermeden önce hastanın bir endokrinoloji birimi tarafından en az 6 ay süre ile takip edilmiş olması gerekir. Bu süre içerisinde endikasyonlar ve kontrendikasyonlar dikkatle gözden geçirilmeli, hastanın önerilere, vizitlere ve tedaviye uyumu gözlenmelidir (18,36). Bu süre içerisinde YTD ve gerekirse farmakoterapi ile istenilen kilo hedefine ulaşamayacağı düşünülen hastalar özenle seçilerek BC’ye verilebilir (18,36). BC için kontrendikasyonlar şu şekilde sıralanabilir (36,37):
- 18 yaş altı veya 65 yaş üstü olmak
- Tedavi edilmemiş endokrinolojik bozukluklar (ör. Cushing, hipotiroidizm, insülinoma)
- Tedavi edilmemiş yeme bozuklukları (ör. Bulimia nervoza)
- Majör depresyon veya psikoz varlığı
- Uyuşturucu ve alkol kötüye kullanımı varlığı
- Şiddetli koagülopati
- Anestezi riski oluşturan şiddetli kalp hastalığı
- Yaşam boyu vitamin replasmanı dahil beslenme gereksinimlerine uyamayacak olma
- Gebelik varlığı
- Portal hipertansiyon varlığı
- Malignite varlığı
- Çeşitli sindirim sistemi bozuklukları (örneğin, kronik pankreatit, şiddetli reflü, Crohn hastalığı vb.
Tablo 2. Obezite tedavisinde kullanılan farmakolojik ajanlar
Etki mekanizması | Yan etki | 1 yıllık beklenen yaklaşık kilo kaybı | |
Orlistat | Gastrik ve pankreatik lipaz inhibitörü | Yağlı dışkılama ve lekelenme
Şişkinlik Acil dışkı ihtiyacı |
%3 |
Liraglutide | Glukagon benzeri peptid-1 (GLP-1) reseptör agonisti | Bulantı ve kusma Dispepsi, Karın ağrısı, İshal veya kabzılık, Halsizlik, Başağrısı, Nadiren akut pankreatit | %5 |
Lorkaserin | Selektif serotonin tip 2C reseptör agonisti | Bulanık görme, Baş dönmesi, Uyku hali, Baş ağrısı, Gastrointestinal rahatsızlık, Mide bulantısı | %3-3.5 |
Fentermin / topiramat: | Norepinefrin salınımını artıran santral etkili sempatomimetik / antikonvülzan | Parestezi, Baş dönmesi, Uykusuzluk,Tat bozukluğu, Kabızlık, Ağız kuruluğu | %9 |
Naltrekson/ bupropion | Opioid antagonisti /dopamin ve norepinefrinin seçici olmayan geri alım inhibitörü | Bulantı- Kusma, Baş Ağrısı, Baş Dönmesi, Uykusuzluk, Ağız Kuruluğu, İshal | % 4 ila 5 |
Yaygın cerrahi prosedürler sleeve gastrektomi (SG), Roux-en-Y gastrik bypass (RYGB), laparokopik ayarlanabilir gastrik bant (LAGB) ve duodenal switch + biliopankreatik diversiyon (DS+BPD)’dur. Bunlardan SG ve LAGB restriktif, RYGB malabsorbtif, DS+BPD ise mikst tip prosedürlerdir (35). Günümüzde en sık uygulanan yöntem SG olup, uzun dönemde en fazla kilo kaybı sağlayan ise RYGB’dir (10, 35).
İzlem ve prognoz: Obez bir hasta ilk başvurusundan itibaren başta metabolik sendromun diğer komponentleri olmak üzere eşlik eden diğer hastalıklar açısından tetkik edilmeli, bu hastalıkların varlığı durumunda ise tedavileri düzenlenmeli ve uygun bir şekilde takip edilmelidir (20). Obezite tedavisi başlandıktan sonra gerçekçi hedefler koyup bu hedeflere ulaşabilmek için hastalar periyodik olarak takip edilmelidir. Genelde kilo kaybı hedefi ilk 6 ayda vücut ağırlığının %5- 10’u arasında olmalıdır. Hedefe ulaşabilmek için tedavinin ilk aylarında 15 günde bir, daha sonra ayda bir vizitler ile hastalar takip edilmelidir (18). Tedavi sonrası bir diğer hedefte verilen kiloların geri alınmasını önlemek olmalıdır. Yapılan çalışmalar göstermiştir ki kaybedilen kiloların üçte biri ile üçte ikisi 1 yıl içinde, neredeyse tamamı 5 yıl içinde geri kazanılmaktadır (38). Bu nedenle hastalar gerekirse ömür boyu kilo kontrolü için takip, teşvik ve motive edilmelidir. BC uygulanan bireyler ayrıca uzun dönemde vitamin ve mineral eksiklikleri açısından takip edilmeli ve uygun şekilde replasman tedavileri düzenlenmelidir (36). Kilo kaybının ilgili komplikasyonlar üzerine etkileri de düzenli vizitler ile takip edilmelidir. Obezite tedavisinin ömür boyu devam etmesi gerektiği unutulmamalıdır. Obezite başta kardiyovasküler hastalıklar olmak üzere birçok hastalıkla ilişkilidir ve prognozu bu hastalıkların varlığı ve şiddeti belirlemektedir. Her iki cinsiyette ve her yaşta 25 kg/m²’nin üzerinde her 5 kg/m² daha yüksek BKİ, yaklaşık % 30 daha yüksek tüm nedenlere bağlı ölüm oranı ile ilişkilidir (39). Bu nedenle morbidite ve mortalite ile ilişkili olabilecek komplikasyonlarla mücadele edilirken kilo verilmesinin sağlanması prognozu olumlu yönde etkileyecektir.
Sonuçlar: Obezite ciddi morbidite ve mortaliteye yol açabilen birçok hastalık ile ilişkili yaygın ve gittikçe sıklığı artan bir halk sağlığı problemidir. Obezite için ilk hedef gelişimini engellemek olsa da, obezitesi olanların tespit edilmesi, eşlik eden hastalıkların araştırılması ve obezitenin kendisinin ve eşlik eden bu hastalıkların tedavi edilmesi çok önemlidir. İstenilen kilo kaybının sağlanabilmesi ve verilen kiloların tekrar geri alınmaması için hastanın yakın takip edilmesi ve motivasyonun üst düzeyde tutulması gerektiği unutulmamalıdır.
Kaynaklar:
- World Health Organization Obesity and overweight. Fact sheet 311 [Internet]. 2015, https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/obesity-and-overweight. [erişim: 1 Kasım 2020]
- Organisation for Economic Co- operation and Development. [Internet]. 2017. OECD https://www.oecd.org/health/obesity-update. [erişim 18 Aralık 2020].
- Türkiye Sağlık Araştırması, 2019 [Internet]. https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Turkiye-Saglik-Arastirmasi-2019-33661, [erişim 18 Aralık 2020].
- The NS, Suchindran C, North KE, Popkin BM, Gordon-Larsen P. Association of adolescent obesity with risk of severe obesity in adulthood. JAMA. 2010; 304(18):2042-7. doi: 10.1001/jama.2010.1635.
- Gürel FS, İnan G. Çocukluk çağı obezitesi tanı yöntemleri, prevalansı ve etiyolojisi, 2001. ADÜ Tıp Fakültesi Dergisi 2001; 2(3): 39-46.
- Nehring I, Schmoll S, Beyerlein A, Hauner H, von Kries R. Gestational weight gain and long-term postpartum weight retention: a meta-analysis. Am J Clin Nutr. 2011; 94(5): 1225-31. doi: 10.3945/ajcn.111.015289.
- Lovejoy JC. The menopause and obesity. Prim Care. 2003; 30(2): 317-25. doi: 10.1016/s0095-4543(03)00012-5.
- Singh RK, Kumar P, Mahalingam K. Molecular genetics of human obesity: A comprehensive review. C R Biol. 2017; 340(2): 87-108. doi:10.1016/j. crvi.2016.11.007.
- Albuquerque D, Stice E, Rodriguez-Lopez R, et al. Current review of genetics of human obesity: from molecular mechanisms to an evolutionary perspective. Mol Genet Genomics. 2015; 290(4): 1191–221.
- Gadde KM, Martin CK, Berthoud HR, Heymsfield SB. Obesity: Pathophysiology and Management. J Am Coll Cardiol. 20182; 71(1): 69-84. doi: 10.1016/j.jacc.2017.11.011.301630.
- Schwartz MW, Seeley RJ, Zeltser LM, et al. Obesity pathogenesis: an Endocrine Society scientific statement. Endocr Rev. 2017; 38: 267–96.
- Berthoud HR, Munzberg H, Morrison CD. Blaming the brain for obesity: Integration of hedonic and homeostatic mechanisms. Gastroenterology. 2017; 152: 1728–38.
- Franz MJ, VanWormer JJ, Crain AL, et al. Weight-loss outcomes: a systematic review and meta-analysis of weight-loss clinical trials with a minimum 1-year follow-up. J Am Diet Assoc. 2007; 107: 1755–67.
- King NA, Horner K, Hills AP, et al. Exercise, appetite and weight management: understanding the compensatory responses in eating behaviour and how they contribute to variability in exerciseinduced weight loss. Br J Sports Med. 2012; 46: 315–22.
- Hillman CH, Erickson KI, Kramer AF. Be smart, exercise your heart: exercise effects on brain and cognition. Nat Rev Neurosci. 2008;9:58–65.
- Perreault, L. Obesity in adults: Etiology and risk factors. In: UpToDate, Pi-Sunyer, FX (Ed), UpToDate, Kunins, L, 2020.
- Prospective Studies Collaboration. Body-mass index and cause-specific mortality in 900 000 adults: collaborative analyses of 57 prospective studies. Lancet. 2009; 363: 1083–096.
- Obezite Tanı ve Tedavi Kılavuzu, Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği, Ankara, Bayt Yayıncılık, 2019.
- Ross R, Neeland IJ, Yamashita S, et al. Waist circumference as a vital sign in clinical practice: a Consensus Statement from the IAS and ICCR Working Group on Visceral Obesity. Nat Rev Endocrinol. 2020; 16(3): 177-189. doi:10.1038/s41574-019-0310-7
- Durrer Schutz D, Busetto L, Dicker D, et al. European Practical and Patient-Centred Guidelines for Adult Obesity Management in Primary Care. Obes Facts. 2019; 12(1): 40-66. doi: 10.1159/000496183.
- Kushner RF. Weight Loss Strategies for Treatment of Obesity: Lifestyle Management and Pharmacotherapy. Prog Cardiovasc Dis. 2018; 61(2): 246-252. doi: 10.1016/j.pcad.2018.06.001.
- Donnelly JE, Blair SN, Jakicic JM, et. al. ACSM position stand on appropriate intervention strategies for weight loss and prevention of weight regain for adults. Med Sci Sports Exerc. 2009; 42: 459-471.
- Burke LE, Wang J, Sevick MA. Self-monitoring in weight loss: a systematic review of the literature. J Am Diet Assoc. 2011; 111: 92-102.
- Jensen MD, Ryan DH, Apovian CM, et al. 2013 AHA/ACC/TOS guideline for the management of overweight and obesity in adults: a report of the American College of Cardiology/American Heart Association Task Force on Practice Guidelines and The Obesity Society. J Am Coll Cardiol. 2014; 63: 2985–3023.
- O’Meara SO, Riemsma R, Shirran L, et al. A systematic review of the clinical effectiveness of orlistat used for the management of obesity. Obes Rev. 2004; 5: 51-68.
- Pi-Sunyer X, Astrup A, Fujioka K, et al. A randomized, controlled trial of 3.0 mg of liraglutide in weight management. N Engl J Med. 2015; 373: 11–22.
- Davies MJ, Bergenstal R, Bode B, et al. Efficacy of liraglutide for weight loss among patients with type 2 diabetes: the SCALE Diabetes randomized clinical trial. JAMA 2015; 314: 687–99
- Smith SR, Weissman NJ, Anderson CM, et al. Multicenter, placebo-controlled trial of lorcaserin for weight management. N Engl J Med. 2010; 363: 245–56. Prof Dr Mehmet Ali Eren 573
- Fidler MC, Sanchez M, Raether B, et al. A oneyear randomized trial of lorcaserin for weight loss in obese and overweight adults: the BLOSSOM trial. J Clin Endocrinol Metab. 2011; 96: 3067–77.
- O’Neil PM, Smith SR, Weissman NJ, et al. Randomized placebo-controlled clinical trial of lorcaserin for weight loss in type 2 diabetes mellitus: the BLOOM-DM study. Obesity. 2012; 20: 1426–36.
- Allison DB, Gadde KM, GarveyWT, et al. Controlled-release phentermine/topiramate in severely obese adults: a randomized controlled trial (EQUIP). Obesity. 2011; 20: 330-342.
- Gadde KM, Ryan DH, Peterson CA, et al. Effects of low-dose, controlled-release, phentermine plus topiramate combination on weight and associated comorbidities in overweight and obese adults (CONQUER): a randomized, placebo-controlled, phase 3 trial. Lancet. 2011; 377: 1341- 52.
- Greenway FL, Fujioka K, Plodkowski RA, et al. COR-I Study Group. Effect of naltrexone plus bupropion on weight loss in overweight and obese adults (COR-I): amulticentre, randomised, double-blind, placebo-controlled, phase 3 trial. Lancet. 2010; 376(9741): 595-605.
- Apovian CM, Aronne L, Rubino D, et al. COR-II study group. A randomized, phase 3 trial of naltrexone SR/bupropion SR on weight and obesity-related risk factors (COR-II). Obesity. 2013; 21(5): 935-43.
- Wadden TA, Foreyt JF, Foster GD, et al. Weight loss with naltrexone SR/ bupropion SR combination therapy as an adjunct to behavioral modification: The COR-BMOD trial. Obesity. 2011; 19: 110-20.
- Sabuncu T, Kiyici S, Eren MA, Sancak S, et al. Summary of Bariatric Surgery Guideline of the Society of Endocrinology and Metabolism of Turkey. Turkish Journal of Endocrınology and Metabolism. 2017; 21: 140-7.
- DuCoin C, Moore RL, Provost DA. (2020) Indications and Contraindications for Bariatric Surgery. In: Nguyen N., Brethauer S., Morton J., Ponce J., Rosenthal R. (eds) The ASMBS Textbook of Bariatric Surgery. Springer, Cham.
- Dulloo AG, Montani JP. Pathways from dieting to weight regain, to obesity and to the metabolic syndrome: an overview. Obes Rev. 2015; 16 (Suppl 1): 1-6. doi: 10.1111/obr.12250.
- MacMahon S, Baigent C, Duffy S, et al. Body-mass index and cause-specific mortality in 900 000 adults: Collaborative analyses of 57 prospective studies. The Lancet. 373; 9669: 1083-1096. https://doi.org/10.1016/ S0140-6736(09)60318-4