Alıntılandığı kaynak: Özkan H. Anamnez. In (eds) Heper C, Kenar Tiryakioğlu S. Kardiyoloji Bursa tabip Odası Sürekli Tıp Eğitimi Kitabı.1.Cilt, Bursa Tabip Odası Yayınları, 2021:26-36

ANAMNEZ

Anamnez diğer tüm branşlarda olduğu gibi kardiyolojide de tanıya katkı sağlamada en önemli yeri teşkil eder. Anamnez, fizik muayene ve laboratuvar yöntemleri kullanılarak tanıya gidilir. Anamnez alınırken hasta ve hekim arasında yeterli iletişim ve güvenin oluşması gerekir. Hastanın mutlaka kendini ifade etmesine izin verilirken şikayetine uygun soruların sorulması gerekir. Soruların hastanın anlayacağı şekilde sorulmasına özen gösterilmelidir. Ayrıca anamnez alınırken hastanın duygu durumu da göz önünde bulundurulurak aceleci davranılmamalıdır. Özel durumlar dışında anamnez hastanın bizzat kendinden alınmalıdır. Resmi kayıtlarda hastanın kendi kullandığı ifadelerin kullanılması önemlidir.

Anamez alınırken öncelikli olarak hastanın şikayeti, yakınmasını kendi ifadesiyle anlatmasına izin verildikten sonra bu şikayetlerin özellikleri, nitelik ve niceliklerine ulaşılacak sorular sorulmalıdır. Daha sonra eşlik edebilecek diğer semptomların sorgulanması ayırıcı tanı için gereklidir. Şikayetleri dinledikten sonra fonksiyonel kapasitenin belirlenmesi faydalı olacaktır. Özgeçmiş, soygeçmiş ve alışkanlıkların sorgulanmasının ardından fizik muayeneye geçilir. Bu bölümde semptomatoloji detaylı olarak irdeleneceğinden öncelikle fonksiyonel kapasitenin tayini, özgeçmiş, soygeçmiş, alışkanlıklar sırası ile bahsedilecektir.

FONKSİYONEL KAPASİTE

-Fonksiyonel kapasitenin belirlenmesi anamnez alırken oldukça önem arz etmektedir. Böylece bir taraftan mevcut hastalığın kişiyi ne derece etkilediği belirlenirken diğer taraftan  ileri tetkik ve tedavinin planlanması, prognozun tayini ve takipte hastalığın seyri konularında yardımcı olacaktır. New York Kalp Cemiyeti(NYHA) sınıflaması özellikle nefes darlığı olmak üzere bir çok semptom için ön plana çıkarken, anginanın sınıflanmasında Kanada Kardiyovasküler Cemiyeti(CCS)’ne ait derecelendirme kullanılır.

Tablo 1. New York Kalp Cemiyeti Fonksiyonel Kapasite Sınıflaması

NYHA SINIF SEMPTOM DERECESİ
I Fiziksel aktivitede herhangi bir kısıtlanma yoktur. Fiziksel aktivite nefes darlığına sebep olmaz.
II Fiziksel aktivitede hafif kısıtlanma olmuştur. İstirihatte rahattır. Hastada günlük olağan fiziksel aktivite nefes darlığına sebep olur.
III Fiziksel aktivitede belirgin kısıtlanma mevcuttur. İstirahatte rahattır. Ancak hafif günlük aktivitelerinde bile nefes darlığı gelişir.
IV Nefes darlığı olmadan herhangi bir fiziksel aktivite gerçekleştiremez. İstirahatte bile nefes darlığı mevcuttur.

 

Tablo 2. Kanada Kardiyovasküler Cemiyeti Angina Sınıflaması

CCS SINIF SEMPTOM DERECESİ
I Yürüme ve merdiven çıkma gibi olağan  fiziksel aktivite anginaya sebep olmaz. Ancak aşırı ,hızlı, uzamış egzersizde angina meydana gelir.
II Günlük olağan fiziksel aktivitede hafif kısıtlanma olmuştur. Hızlı merdiven çıkma veya hızlı yürüme, soğukta, yemek sonrası efor ile emosyonel stres veya uykudan uyandıktan sonraki birkaç saat içindeki angına olarak tariflenir.
III Günlük fiziksel aktivitede belirgin kısıtlanma mevcuttur. Normal hızda bir kat merdiven çıkma ile veya bir iki blokta(100-200 m) oluşan angina.
IV Angina olmadan herhangi bir fiziksel aktivite gerçekleştiremez. İstirahatte bile anginası  olabilir.

 

ÖZGEÇMİŞ

Özgeçmiş sorgulanırken hastanın mevcut kronik rahatsızlıkları, organ spesifik hastalıklar, geçirilmiş hastalıkları, ameliyat, kaza-travma öyküsü ve uygulanmış tedavilerin irdelenmesi gerekir. Özgeçmiş çocukluktan itibaren sorgulanmalıdır. Hipertansiyon, diyabetes mellitus, hiperlipidemi, böbrek yetersizliği, kronik akciğer hastalığı, tiroid hastalıkları, mide rahatsızlıkları, santral sinir sistemi hastalıkları ile kanser hikayesi ile kemoterapi ve radyoterapi öyküsü mutlaka sorgulanmalıdır. Hipertansiyon, diyabet, hiperlipidemi koroner arter hastalığı için risk faktörleridir, semptomlarla ilişkisi kurulabilir. Hipertiroidizm ve iskemik inme durumunda atriyal fibrilasyon düşünülebilir. Kanser öyküsü olanlarda kemoterapi ve radyasyonun uygulandığı yerin saptanması kardiyak etkilenme açısından fikir verecektir. Çocukluk çağında geçirilen romatizmal ateş hikayesi alınmalıdır. Romatizmal ateş öyküsü erişkin kapak hastalığı etyolojisi tayini için önem kazanır. Kadınlarda menapoz, menstrürasyonun sorgulanması gerekir. Aşırı kanama ile giden menstrüasyon siklusları anemi ve ilişkili semptomları düşündürür. Bu hastalıklar dışında kanama ve pıhtılaşmaya ait genetik bozukluklar ile gastrointestinal veya başka bir organa ait kanama ve buna yönelik tedavi sorgulanmalıdır. Özellikle kanamaya yönelik hikayenin alınmış olması antiplatelet ve trombolitik tedavilerinde önemlidir. Bağ dokusu hastalığı öyküsü varsa ilgili hastalığın sebep olabileceği durumların akla gelmesini sağlar. Örneğin ;sklerodermalı bir  hastada  öncelikle   pulmoner hipertansiyon, Marfan sendromlu bir hastada ise  öncelikle   aort anevrizma ve diseksiyonu akla  gelmelidir. Daha önce geçirilmiş miyokard enfarktüsü, koroner arter hastalığı ve buna yönelik uyglanmış girişimsel tedaviler ve revaskülarizasyon öyküsü öğrenilmelidir. Hastaya ait eski veriler ve koroner görüntülerin incelenmesi gerekir. Hastaya ait allerji öyküsü önemlidir. Aspirin allerjisi, kontrast allerjisi günlük pratikte önemlidir. Aynı zamanda daha önce kullanıp yan etki gösteren antihipertansif ilaçlar irdelenmelidir. Özgeçmişte kullandığı ilaçlar başta kardiyak olanlar olmak üzere sorgulanmalıdır. Ortostatik hipotansiyon tarif eden hastalarda antihipertansif ilaçlar, bradikardi ve/veya  senkop tarif edenlerde AV blok yapan ilaçlar akla  gelmeli, hasta bu açıdan sorgulanmalıdır. Oral kontraseptif kullanan hastalarda derin ven trombozu ve pulmoner embolizm düşünülmelidir. Çarpıntısı olan hastalarda özellikle QT yi uzatan ilaçlar açısından dikkat edilmelidir.

 

SOYGEÇMİŞ

Soygeçmişe ait alınacak hikaye başta genetik geçişi olan hastalıklar ile koroner arter hastalığı açısından önem kazanır. Birinci derece yakınlarında erkek için 55 kadın için 65 yaş altında koroner kalp hastalığı öyküsü, koroner arter hastalığı açısından majör risk faktörüdür. Ailede hipertansiyon, diyabet, hiperlipidemi mutlaka sorgulanmalıdır. Hipertrofik kardiyomiyopati, Brugada sendromu, uzun QT sendromu öyküsü ve ailedeki ani ölüm varlığı hem tanı koymada hem de özellikle defibrilatör tedavisine karar vermede yol gösterici olacaktır.  Bazı aort anevrizması tiplerinin de ailevi olduğu bilinmektedir.

ALIŞKANLIKLAR

Sigara, alkol, madde kullanımı, ilaç öyküsü ile beslenme alışkanlığı, fiziksel aktivite alışkanlığı, egzersiz ve duygusal stres durumu sorgulanmalıdır.

Sigara tüketimi koroner kalp hastalığı için majör risk faktödür. Kaç yıldır ve ne kadar kullanıldığı mutlaka sorgulanmalıdır. Özellikle gençlerde vazospastik anginayı tetikleyebileceği göz önünde bulundurulmalıdır.

Aşırı alkol tüketimi de  kalp yetmezliği, kardiyomiyopati ve hipertansiyon açısından önemlidir. Ayrıca alkol tüketimine  antikoagülan kullanan ve kullanması gereken hastalarda dikkat edilmelidir. Varfarin kullananlarda INR düzeyini etkileyebileceği gibi tüm antikoagülan kullanan hastalarda aşırı alkol tüketiminin kanama için risk faktörü olduğu unutulmamalıdır.

Kokain ve kannabinoid kullanımı koroner olaylar açısından önem arzeder. Miyokard enfarktüsü, tromboz, vazospazm ve intimal diseksiyonlara neden olabilir. Fizyopatolojide kokain kullanımı ile aşırı katekolamin salgılanması arasında ilişki vardır.

Hastanın yaşam şekli, egzersiz alışkanlığı, beslenme düzeni,  mesleği ve emosyonel stres durumunun tespiti önemlidir. Düzenli egzersiz yapanlarda kardiyovasküler hastalık riski daha düşükken sedanter yaşam riski artırır. Beslenme şekli ve tuz tüketimi de başta hipertansiyon açısından risk teşkil ederken, Akdeniz tipi beslenme alışkanlığı kardiyovasküler hastalıklardan koruyucu olduğu unutulmamalıdır.

 

SEMPTOMLAR

Kardiyovasküler hastalıklarda temel semptomlar göğüs ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı, öksürük, hemoptizi ve senkoptur. Senkop ayrı bir bölüm olarak detaylı incelenecektir.

A.Göğüs Ağrısı

Temel semptomlardan göğüs ağrısının sorgulanması oldukça önemlidir. Çünkü akut miyokard enfarktüsü, aort diseksiyonu, pulmoner embolizm gibi göğüs ağrısına sebep olabilecek hayati öneme haiz hastalıkların tanısının ivedilikle yapılması gerekir. Göğüs ağrısı yapan nedenler tabloda verilmiştir. Göğüs ağrısı ile başvuran hastada ağrının yeri, ne zaman başladığı, karakteri, yayılım gösterip göstermediği, ağrıyı artıran veya azaltan durumların olup olmadığı, eşlik eden ilave semptomların varlığı sorgulanmalıdır. Göğüs ağrısına sebep olan patolojiler ve özelliklerine tek tek değinilecektir.

Angina Pektoris:

  • Angina pektoriste hastalar ağrıdan ziyade baskı, ağırlık hissi(göğüs kafesine taş konulmuş gibi veya ciddiyetine göre fil oturmuş gibi tarif edebilirler), boğulma sıkışma hissi, retrosternal yanma hissi veya nefes alamama tıkanıklık şeklinde ifade edebilirler. Sıkıntılı, ağrılı ve hareketsiz duruyor, elini yumruk şeklinde göğsünün üstünde tutması(Levine bulgusu)anginaya eşlik eden önemli fizik muayene bulgusudur.
  • Ağrı tek bir noktada değil yaygındır. Ağrının sınırları net ifade edilemez. Çoğu zaman retrosternal olan ağrı sol kola, kolun ulnar yüzü(serçe ve yüzük parmağını da içerecek şekilde), boyuna, çeneye, sırta ve epigastriyuma yayılabilir. Çok daha nadiren sternum sağı ve sağ kola yayılım olabilir.
  • Efor, egzersiz, rüzgar ve soğuk, sigara anginayı tetikler. Sabah angina eşiği daha düşük olduğu için bu saatlerde daha sıktır. İzometrik egzersiz ile daha kolay tetiklenir. Yemek sonrası daha az efor ile bile tetiklenebilir ya da aç karnına yapılan aynı fiziksel aktiviteyle tetiklenmezken aynı efor tok karna yapıldığında tetiklenebilir.
  • Walkthrough fenomeni; fiziksel aktivite-egzersiz ile başlayan angina egzersize devam etmekle kaybolur.
  • Warm up fenomeni; fiziksel aktivite ile ağrı başlar, hasta dinlenir, yeniden aynı fiziksel aktiviteyi yapsa da angina oluşmaz. Bu iki fenomende de kollateral akımların rolü olduğu düşünülür.
  • Süre olarak saniyeler düzeyinde idade ediliyorsa anginadan uzaklaştırır. Angina dakikalar düzeyindedir, genellikle 2-10 dakika civarı sürer. Uzun süren tipik angina durumunda enfarktüs düşünülür. Enfarktüse halsizlik nefes darlığı, terleme, bulantı kusma ve ölüm korkusu eşlik eder
  • Ağrı nitrata cevap verir. Nitrata cevap vermeyen anginada miyokard enfarktüsü düşünülmeliyken, cevap alınan durumda ayırıcı tanıda özofagus spazmı dikkate alınmalıdır.

Angina pektoris ayırıcı tanısının yapılması gerekirse;

  • Perikardite bağlı ağrı keskin plöretik bir ağrıdır. Sırt üstü uzanmakla artar öne eğilmekle azalır. Süresi değişkenlik gösterir. Perikardiyal frotman eşlik eder
  • Aort diseksiyonunda ağrı ani başlangıçlı göğüs ön duvarı ve sırtta hissedilen yırtılma şeklindedir. Hipertansiyon ve Marfan sendromu varlığı, eşlik eden ağrıda aort diseksiyonunu düşündürür. Tutulum yerine göre farklı fizik muayene bulguları olabilir.
  • Pulmoner embolizmde ani başlayan nefes darlığının eşlik ettiği göğüs ağrısı olur. Pulmoner enfarktüs varlığında keskin plöretik ağrı olabilir. Taşikardi, hipotansiyon, taşipne, oksijen saturasyonunda düşüklük ve sağ kalp yetmezliği bulguları eşlik
  • Pnömotoraksta ağrı tek taraflı ve plöretik karakterdedir. Ani başlayan nefes darlığı ve pnömotoraks olan tarafta solunum sesinin duyulamaması tipiktir.
  • Gastroözofajiyal reflü nedeniyle oluşan ağrı tipik olarak retrosternal yanma şeklindedir ve epigastrik huzursuzluk eşlik eder. Ağır yağlı ve fazla miktarda yemek ile tetiklenir antiasit kullanımı ile geçer.
  • Peptik ülserde ağrı uzamış epigastrik veya substernaldir. Yemek ile veya antiasitlerle geriler.
  • Safra kesesine ait hastalıklarda ağrı sağ üst kadrandadır, sol kürek kemiği altına yayılır.
  • Kostokondritte ani şiddetli keskin ağrı olur ve etkilenen kostokondral bölgeye baskı ile ağrı artar
  • Zona zosterde ağrı dermatom boyunca olur veziküler döküntü eşlik eder.
  1. Nefes Darlığı:

Nefes darlığı hastanın soluk alıp vermede zorluk hissetmesi veya solunum olayını fark etmesi olarak tanımlanabilir. Nefes darlığı akut-kronik, inspiratuar-ekspiratuar olarak ayrılabilir. Bu nedenle nefes darlığı ile başvuran hastanın detaylı anamnezi önem taşır. Nefes darlığının ne zaman başladığı, ne yaparken olduğu, nefes darlığını artıran ve azaltan durumlar olup olmadığı, eşlik eden göğüs veya sırt ağrısı, köpüklü kanlı balgam varlığı, uykudan uyandırıp uyandırmadığı  sorgulanmalıdır. İnspiratuar dispne üst hava yoluna, ekspiratuar dispne ise alt hava yoluna ait olaylara bağlı gelişir. Akut dispne ani gelişirken kronik dispne yavaş gelişir.

Akut dispne nedenleri

Akut olarak nefes darlığına sebep olan hastalıklar genellikle acil tanı ve tedavi gerektiren durumlardır. Bunlar akut pulmoner ödem, pulmoner embolizm, pnömotoraks, akut astım atağı, göğüs kafesi travması, kot fraktürü, hava yolu obstrüksiyonları şeklinde sıralanabilir.

Kronik dispne ise nefes darlığına sebep olan hastalığın özelliği ve seyrine göre yavaş yavaş gelişir. Kronik dispneye kardiyovasküler hastalıklar, akciğer hastalıkları yanında anemi gebelik obesite de sebep olabilir. Kronik dispne etyolojisine ait hastalıklar tablo 3’te gösterilmiştir.

 

Tablo 3.Kronik Dispne Nedenleri

3)       Kardiyovasküler Sebepler

a.       Dilate kardiyomiyopati

b.       Hipertrofik kardiyomiyopati

c.        Restriktif kardiyomiyopati

d.       Kalp kapak hastalıkları

e.       İskemik kalp hastalıkları

f.        Konjenital kalp hastalıkları

4)       Pulmoner Sebepler

a.       Kronik obstrüktif akciğer hastalığı

b.       Pnömoni

c.        Bronşiektazi

d.       İnterstisyel akciğer hastalıkları

e.       Akciğer Kanseri

f.        Mezotelyoma

5)       Diğer Sebepler

a.       Göğüs deformiteleri

b.       Gebelik

c.        Obezite

d.       Anemi

e.       Anksiyete

 

Kardiyovasküler sisteme ait hastalıklarda gelişen nefes darlığında sol ventrikül diyastol sonu basıncın artması, bunun sol atriyum ve pulmoner venler aracılığı ile pulmoner vasküler kapiller yatağa yansıması esastır. Böylece interstisyuma sıvı transudasyonu gerçekleşerek akciğer kompliansı azalır. Pulmoner vasküler alandaki artmış basınç damar duvarında kalınlaşmaya neden olur. Ayrıca ödem ve çevre dokuların sıkışması hava yolu direncini artırır. Tüm bu fizyopatolojik mekanizmalar neticesinde kardiyak dispne oluşur. Ayrıca alveolo-kapiller membrandan gaz alışverişinin bozulması ve hipoksemi ile santral sinir sisteminin de etkilenmesi  ve plevral effüzyonun mekanik olarak akciğeri etkilemesi de dispneye katkıda bulunur. Kardiyovasküler hastalıkların seyri sırasında şiddetine göre dispne derecelendirilmiştir. Efor dispnesi, ortopne, paroksismal nokturnal dispne, istirahat dispnesi, akciğer ödemi şeklinde sıralanabilir.

1.Efor Dispnesi: Hastanın efor sırasında nefesinde daralma hissetmesi olarak tanımlanır. Nefes darlığı dinlenmekle geçecektir. Kardiyovasküler hastalıklar yanında sedanter yaşayan normal bireylerde de görülebilir. Kronik obstrüktif akciğer hastalığı, obesite,  hipertiroidizm ve anemi de efor dispnesine neden olur.

2.Ortopne:Hastanın yatar  pozisyonda  meydana gelen nefes darlığı  durumudur ve  hastaoturduğunda semptomlar azalır. Yatay pozisyona  geçildiğinde  splanknik  alan  ve alt  ekstremitelerdeki  kan  torasik kompartmana  kayar. Normal bireylerde  bu durumun akciğer üzerine çok az etkisi varken, sol kalp  yetmezliği  vakalarında    bu şekilde artan preload pulmoner venöz ve kapiller basınçta  artışa ve intersitisyel ödeme neden olur.Kompliansın azalması, hava yolu direncinin artması dispneyle sonuçlanır. Hastalar ortopne nedeniyle 2-3 yastıkla veya oturdukları yerde uyumaya çalışırlar.

3.Paroksismal nokturnal dispne(PND): Tipik olarak hasta yattıktan 3-4 saat sonra aniden nefes alamama ile uyanır, pencereye giderek nefes darlığını gidermeye çalışır.  Hasta ciddi korku ve huzursuzluk içindedir. Nefes darlığı geçmez yaklaşık yarım saat kadar sürer. Mekanizmada esas olan interstisyel ödem daha nadiren alveolar ödemdir.  PND ortopne ile çok karışır. Ancak ortopne de hasta yatar yatmaz veya uyuyacaksa uyumadan nefes darlığı olur, oturduğu zaman düzelir.

4.İstirahat Dispnesi: Hasta tamamen istirhat halindeyken, herhangibir efor yapmazken ortaya çıkan nefes darlığıdır. Şiddet olarak akciğer ödemi  ile PND arasında   yer alır. Hastada solunum için gerekli olan iş gücü oldukça artmıştır. Hastanın solunumunu devam ettirebilmesi için solunum kaslarının etkin bir şekilde devrede olmasına ihtiyacı vardır. Kalp yetersizliğin ileri evresinde görülen bu durumda düşük kardiyak debi, hipoksemi ve asidozun rolü mevcutur.

5.Akciğer ödemi: Pulmoner alveolar ödem olarak da tanımlanabilir. PND oluşmasında temel mekanizma olan interstisyel ödeme ilave olarak pulmoner alveollerde de ödem oluşur. Alveolar ödem intravasküler basıncın alveolokapiller membran engelini aşması ile oluşur. Fizik muayenede hastada yaygın krepitan raller ve ronküsler duyulur. Ani gelişen nefes darlığı ve hava açlığına ilave olarak pembe köpüklü balgam eşlik eder.

Tanımlanan bu dispne türlerinden başka dispne  çeşitleri de mevcuttur.

Platipne; oturur pozisyonda gelişip yatarken geçen nefes darlığı çeşididir. Atrial mikzoma ve ball valve trombüs varlığında görülür.

Trepopne; yan yatmakla gelişen nefes darlığı çeşididir. Büyük damar distorsiyonunda görülür.

Psikojenik dispne; aslında gerçekte nefes darlığı yoktur. Hava açlığı ön plandadır. Derin nefes alma ihtiyacı veya hiperventilasyon ile karakterizedir.

 

  1. Çarpıntı

Normalde kalp vuruları hissedilmez. Çarpıntı hastaların kalp atımlarında farklılık hissetmesidir. Kalp atımlarında hızlanma, ritimde düzensizleşme, duraksama veya kuvvetli  vuru  şeklinde ifade edilebilir.  Bu yüzden ayırıcı tanı için çarpıntının ne zaman ne yaparken başladığı, ne kadar sürdüğü, başlama ve sonlanmasının ani olup olmadığı, tetikleyen durum olup olmadığı, göğüs ağrısı ve terleme baş dönmesi bayılma olup olmadığı, sonrasında idrar ihtiyacı sorgulanmalıdır. Çarpıntı anında EKG  çekimi veya kalp hızı tayini önemlidir.

Atriyal fibrilasyonu olan hastalar kalp atışlarını düzensiz hissederken sanki göğüs kafesine kuş girmiş kanat çırpıyormuş şeklinde ifade edebilir. Atriyal fibrilasyon düşünülen hastalarda hipertiroidizm veya mitral darlığı gibi spesifik hastalıklara ait fizik muayene bulguları olabilir. Hasta sinüs sendromunun parçası olduğunda taşikardi bradikardi atakları izlenir. Senkop eşlik edebilir.

Ekstrasistollerin hakim olduğu durumda hastalar genellikle ekstrasistol sonrası kalp vurusunu kuvvetli hisseder(Frank Starling Kanunu). Hastaların ekstrasistolü tanımlaması ise  duraksama,hoplama, gümleme şeklinde olabilir.

Ani başlayıp sonlanan  taşikardilerde supraventriküler taşikardi, atriyal flutter-fibrilasyon, atriyal taşikardi akla gelir. AVNRT gibi supraventriküler taşikardi de kalp hızı 180-220 vuru/dakika civarındadır.  Reentry nedeniyle oluştuğundan vagal manevralar(ıkınma gibi) ile sonlanır. Atriyal flutterda nabız genellikle 150 vuru/dakikadır. Atriyal taşikardi de ise genellikle warm-up ve cool-down izlenebilir. Yani atriyal taşikardi başladığında kalp hızı tedrici artarken sonlanırken hız azalarak sonlanabilir.

Hiperkinetik durumlarda da çarpıntı şikayeti oluşur. Anemi, hipertiroidizm gibi durumlar örnek olarak verilebilir.

 

 

D.Öksürük ve hemoptizi

Öksürük kardiyovasküler hastalıklarda pulmoner venöz hipertansiyona bağlı gelişen interstisyel ve alveolar ödeme bağlı gelişir. Akciğer hastalıklarına bağlı gelişen öksürükten en önemli farkı pozisyonel özelliğidir. Yatar pozisyonda artar, oturunca azalır. Ayrıca konjesyonun durumuna göre efor ile ortaya çıkabilir veya artabilir. Bunun dışında antihipertansif olarak ACE inhibitör kullanımında da öksürük oluşabilir. Öksürük sırasında kanla karışık ekspektorasyona hemoptizi denir. Hemoptizi etyolojisinde kardiyovasküler, pulmonerhastalıklar, travma, kanama diyatezi gibi durumlar bulunmaktadır.

 

 

Tablo 3. Hemoptizi Nedenleri

1)         Kardiyovasküler Sebepler

a)         Kalp yetmezliği

b)         Mitral darlık

c)          Pulmoner embolizm

d)         Pulmoner hipertansiyon

2)         Pulmoner Sebepler

a)         Pnömoni

b)         Bronşiektazi

c)          Akciğer Kanseri

d)         Akciğer apsesi

e)         Tüberküloz

f)          Vaskülitler

3)       Diğer Sebepler

a)         Travma

b)         Kanama diyatezi

c)          Antikoagülan Kullanımı

 

 

 

 

Hemoptizi etyopatogenezi  altta yatan nedene  göre farklılık  gösterecektir;

  • akciğer ödemi- alveol içine eritrositlerin transudasyonu
  • mitral darlık- endobronşial damar rüptürü
  • pulmoner enfarktüs-doku nekrozu ve alveollere kanama
  • tüberküloz-mukozal ülseraayon ve kazeifikasyon nekrozu
  • bronşiektazi- mukozal nekrozu ve pulmoner-bronşial ven bileşkesinde rüptür
  • kronik bronşit-travmatik mukozal hasar
  • akciğer kanseri-vasküker invazyon sorumlu olacak şekilde özetlenebilir.

KAYNAKÇA

  1. Constant J. Essentials of Bedside Cardiology Second Edition. Humano Press Inc.2003:1-29.
  2. Tutar E, Güleç S, Candan İ. Kardiyovasküler Sistem Kardinal Semptomlar. Editör Candan İ. Muayeneden Tanıya. ANTIP Yayınları 2005: 235-250.
  3. Mercanoğlu F. Anamnez. Editör Adalet K. Klinik KardiyolojiTanı ve Tedavi. İstanbul Tıp Kitabevi 2013:13-16.
  4. Fang James C., O’Gara Patrick T. The History and Physical Examination. An Evidence-Based Approach. Edited by Bonow RO, Mann DL, Zipes DP, Libby P. Braunwald’s Heart Disease. A Textbook of Cardiovascular Medicine Ninth edition. Elsevier Saunders 2012:107-125.
  5. Aleksanyan V. Dolaşım Sistemi. Teşhiste Temel Bilgi “Propedötik”. Editör Aleksanyan V. Filiz Kitabevi 1988:206-216